Adatepe / Korgan / Ordu

Bazı insanlar, yaylalara neden bu kadar gittiğimi merak ediyor. Aslında cevabı çok basit. İnsan, mutlu olduğu yerde bulunmak, vakit geçirmek, hatta bir yudum çay yudumlamak istiyor. Gösterişli kafeler, rengarenk caddeler, kalabalıklar hiç bir zaman beni yaylalar ve köy yaşamı kadar etkilememiştir. Ayrıca bu saatten sonra da huyumun değişeceğini zannetmiyorum.

Perşembe Yaylası’na çok sık gittiğimi herkes bilir. Fakat çevredeki obaları ve diğer yerleşim alanlarını detaylı gezme fırsatım olmamıştı. Aklımda bir yerlerde, oralarda da iyi insanlarla tanışacağım, güzel hikayelerle buluşacağımı biliyordum. Bu yüzden yayla merkezinden ziyade, artık çevre obalara önem vermeye başladım. Bi yerlerde keşfedilmeyi bekleyen onca diyar, tanışmaya can attığım onca insan vardı.

Perşembe Yaylası’na giderken Korgan – Tepalan yolundan çıktığınızda, Turnalık bölgesini de geçtikten sonra ilerde karşınıza sağda bir sapak çıkar. Karucuk bölgesinin de yukarısında olan, Adatepe. Her zaman dediğim gibi mendereslerin de en iyi manzarasını buradan fotoğraflayabilirsiniz. Işığınız iyi ise ve mendereslerin kesiştiği bölgede koyun sürüleri varsa, güzel fotoğraflar elde edebilirsiniz.

Bu yayla Korgan sınırları içerisinde kalıyor fakat yaylayı Kabataş ilçesinin Alankent Beldesi’ndeki insanlar yaylak olarak kullanıyor. Sürekli fotoğrafladığım kişilerden olan, yaylada yazları çobanlık yapan yakışıklı kardeşlerim Levent ve Fatih de aileleriyle beraber burada yaşıyor. Ne zaman bu bölgeye gitsem mutlaka onlara da rastlarım. Artık abi kardeş olduk.

Bu fotoğrafı da sisli bir günde aynı yaylada çektim. Levent’in babası Nuri Abi koyun kırkacaklarını daha önceden söylemişti. Normalde hava iyi olsa dışarda çimen üzerinde koyunları kırkıyorlardı. Fakat bu kez hava düzgün değildi, o yüzden Nuri Abi koyunları komşunun ağılının içinde kırkmaya karar vermiş. Hatta havalar soğuk gittiği için kırkım zamanı bile çoktan geçmiş.

Sırayla yünleri kırkılan koyunlara bir ferahlık geliyor, anında bambaşka bir görüntü içine giriyorlardı. Onca yünden kurtulmak bence onların da hoşuna gidiyordu. Kırkılan yünler ise değerlendirilmek için çuvallara konuluyordu. Fakat eskisi gibi onun da değeri kalmamıştı. Hatta bazı kişilerin yünleri derelere attıklarına, bazılarını da yaktıklarına şahit oldum.

Bu ağılda ışık harikaydı. Hem arkadan hem de yandan güzel ışık alıyordu. Konu ise zaten güzeldi. Levent köyünü bacaklarından tutarken, babası da ustalıkla işini yapıyordu. Bu arada fotoğraf çekerken de bayağı eğlendim. Ben koyun berberi dedikçe Nuri abinin gülmesi beni benden aldı.

İşte belki de niye yaylaları sevdiğimin cevabı burada saklıdır. Sağolsun, ne zaman yaylaya gitsem ailesiyle beraber bana da aileden biriymişim gibi davranırlar. Ben de kendimi evimde gibi hissederim. Allah razı olsun. Ayrıca inşallah bu yaz onlar için bereketli geçmiştir. Yakın zamanda yine buluşmak dileğiyle…