Alacabal / Erbaa / Tokat

Covid-19 adını ilk duyduğum zamanlar hayretle yaşananları takip ediyordum. Bir takım haberler vardı ama henüz dünya ne olduğunu bilmiyordu. Sosyal medyada çıkan haberlere sağlık örgütü bile pek inanmıyordu. Sonunda korkulan oldu.

Nitekim ocak 2020 sonlarında Dünya Sağlık Örgütü, bunun bir pandemi olduğunu kabul etti. Onlar bu kararı verdiğinde virüs zaten dünyaya yayılmıştı. Ben kesinlikle eminim ki, Dünya Sağlık Örgütü içinde bu virüsle bağlantılı kişi veya kişiler mevcut. Sanki bazı güçler bu virüsün gerçekten yayılmasını istemişti.

Virüs her sektörü vurdu, tüm yaşamları etkiledi, binlerce can aldı. Yaşam tarzımız değişti ve istemesek de buna uymak zorunda kaldık. Virüsün üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bitecek gibi de durmuyor. Çünkü sürekli mutasyon haberlerine maruz kalır olduk. İlaç şirketleri ise aşı yarışına devam ediyor. Pazar büyük… !

Salgının en çok etkilediği alanlardan biri ise kuşkusuz eğitimdi. Ne olacaktı onca öğrenci ? Her şeye rağmen ülkemiz gerçekten bu konuda başarılı bir sistem yürüttü. Buna inanıyorum. Fakat sanki içimden öğretmenliği çekip aldılar bu süreçte. Canlı ders kavramı artık benim için cansız bir ders kavramı haline geldi.

Gözlerine bakmadan bir öğrenciye nasıl, ne anlatabilirdim? Onlarla şakalaşmadan, okul koridorlarını arşınlamadan, sınıf manzaramdan dışarı bakmadan nasıl olacaktı bu işler? İmkansızlıkları hesaba hiç katmıyorum da. Tek dileğim bu sürecin hemen bitip, okulların neşeyle açılması. Bunu tüm kalbimle istiyorum.

Bu fotoğrafı kendi köyümde çektim. İki güzel kızımız eski duvar halıları ile süslenmiş bir Anadolu evinin odasını paylaşıyor, birisi kitap okuyor birisi canlı derste. ” Dersi böldün, dikkat dağıttın hocam.” dediğinizi duyar gibiyim fakat bu ders sonra sadece bir fotoğraf çekme oyunuydu. O yüzden bu fotoğrafa ” cansız ders ” ismini verdim.

Tüm zor zamanların geride kalması dileğiyle…