Küpkaya Kanyonu / Ulubey / Ordu

Meşhurdur Ordu’nun dereleri. Adına türküler yakılmış, şiirler yazılmış. Hatta diğer bir deyişle Şelaleler Şehri denmiş bu topraklara. Doğal kanyonları, gölleri, dereleri, şelalaleri ve bir çok doğal güzelliği ile insanları kendisine çekiyor.

Diğer yandan tüm bu güzellikler turizm, dere ıslah çalışmaları ve hes çalışmaları adı altında zarar görüyor. Ayrıca taş ocakları, maden ocakları gibi faaliyetler derelerin kirlenmesine yol açıyor. Fabrika atıkları, zirai ilaçlar, gübreler ve ahırlardan salınan hayvan kemreleri ise tam bir facia. Bu dereler sadece kirlenmekle kalmayıp alabalık gibi bazı nadir türlerin yok olmasına ve bu derelerdeki yaban hayatın büyük ölçüde zarar görmesine neden oluyor.

Peki bu işin sonu nereye varacak? Siyasi yetkililer, belediyeler, kalkınma ajansları bununla ilgili ne gibi bir önlemler alıyor? Ben henüz kayda değer bir çalışma görmüş değilim. Sadece onun yerine yapılan turizm çalışmalarının reklamlarına maruz kaldık. ” Turizm olmasın mı?” Niyazi Hoca derseniz, elbette olmalı. Fakat doğaya uygun, çevreye zarar vermeyen yöntemler tercih edilmeli. Yoksa betonlaşmak zor değil.

Bu fotoğrafı yine Ordu’nun o güzel derelerinden birinde, Ulubey ilçesinde bulunan Küpkaya Kanyonu’nda çektim. Kayaların ahengi, kano sporcularımızın uyumu ile güzel bir fotoğraf ortaya çıktı. Ordu il merkezine 32 km uzaklıkta olan bu kanyon gerçekten görülmeye değer. Kano sporu açısından da keyifli bir alan olduğunu Orkado ekibimizle test etmiş olduk.

Her şey yolunda giderken bir de kaza atlattık. Kano sporu yaparken, fotoğrafta en önde giden sporcumuz, dernek başkanımız Mustafa Sarıkaya şelalenin altındaki güçlü girdaba yakalandı. Kısa süre çalışmadan sonra kurtarılmasına rağmen Ordu yerel basınından kendini gazeteci olarak gören bir kişi, olaydan kar sağlamak ve derneğe zarar vermek amacıyla asılsız haberler yaptı. Ayrıca olayın bize öğrettiği tek güzel şey, bu tür insanların aramızdan ayrılması gerektiği oldu.

Hangi camiadan olursa olsun, güzel insanlarla karşılaşmak dileğiyle… Yalanın değil, güzelliğin peşinde koşmak üzere…