Karayaka / Erbaa / Tokat

Çocukluğumdan kalma bazı görüntüler canlanıyor zihnimde. Sanki kaseti geri geri sarıp şarkının en güzel yerini yeniden dinlemek istercesine. Geride kalan güzel ve tüm kötü günlerin özetini okurcasına…

Rahmetli gocanamın (babaannem) elimizden tutup da Karayaka dolmuşuna kadar yürüdüğümüz yollar canlandı aklımda. Eski Erbaa sokakları, elimde gevrek simit ve burnumda susam kokusu. Dolmasını beklediğimiz dolmuş ve ardından büyükler için kısa, benim için ise upuzun bir yolculuk vardı.

Cam kenarında hızla geçen araçları ve ağaçları izlerken, ırmaktan ne zaman geçicez diye merakla beklerdim. Tam geçerken de içimden ” Kocaman ırmak, burda benim kadar balıklar varmış” derdim. Bu hayallerle, bir kaç virajlı yolla Karayaka Kasabası’na giderdik. Küçük kanaldaki su sesleri eşliğinde, taşlarla örülmüş ve üzerinde bir sürü nar ağacı olan daracık yollardan geçerek gocanamın kardeşi Fadime halamlara gelirdik.

Su gibi akan zamana yenilsek de anılar kalıcı oluyordu. Yıllar sonra gocanam olmadan gittim, aynı hislerle, farklı araçla, elimde simidim olmadan. Fakat yine ırmağa bakarak, “benim kadar büyük balık kalmadı artık” diyerek…Aynı daracık taş duvarlı sokaktan geçip aklımdan çıkmayan o güzel nar ağaçlarının altında durdum. Fakat nar ağaçları ayazdan kurumuş gibiydi ve eski görüntüsünden çok uzaktı.

Yine her zamanki gibi Sermet abi ve o güler yüzü karşıladı beni evin önünde. Ne demek istediğini tam anlamasam da hafızası ile beni hep şaşırtmıştır. Ayrıca her şeyi hatırlar. İçeri girdiğimde ise herkes evdeydi. Fadime halam, rahmetli gocanam gibi çuvalları birbirine dikip çul yapıyordu. Bizim işe yaramaz dediğimiz bazı şeylerden bu eski insanların bir şeyler çıkarması takdirlik bence.

Konuşup muhabbet ettikten sonra, evin girişinde sağ taraftaki kapı dikkatimi çekmişti. Ayrıca sonradan fark ettim ki, bu kapı aslında yıllardır benim açıp kapattığım kapılardan biriymiş. Önceki ait olduğu ev yıkılınca burada yeniden görevine devam etmiş… 🙂 Arka planda iyi fotoğraf çıkarır diye aklımdan geçirdikten sonra neler yapabilirim diye düşünmeye başladım.

Fadime halama kapının yan tarafına oturmasını söyledim. Sağolsun, bacağındaki rahatsızlığa rağmen beni kırmadı. Ayrıca ben başka ne olabilir diye düşünedururken, çocuklar elinde kedilerle içeri girdi. Üç tane yavru ve anneleri vardı. Anneleri nereye yatsa yavruları hemen orada süt emmeye başlıyordu. Bununla birlikte kafamdaki kompozisyon da hazırdı.

Bu mekanda çok güzel fotoğraflar çektim ve fotoğrafa hak ettiği isim olan sevgi adını verdim. Işığın güzelliği, modellerin tatlılığı ve evin o sıcaklığı ise harikaydı. Ayrıca beni çok eskilere, güzel anılara götürmesi hislerimle beraber bambaşkaydı. Yine güzel anılarda, güzel insanlarla aynı mekanda buluşmak dileğiyle…