Akdamar Kilisesi / Gevaş / Van

Zamanın durmasını istediğiniz bazı anlar vardır hayatımızda. O anın üzerinden ne kadar yıl geçerse geçsin, o zaman ki bize verdiği his, duygu, tat ve kokuyu hatırlamanıza engel olamayacaktır. Anıların güzel yanları da zaten bunlar değil midir?

2017 yılının Nisan ayıydı. Gezi grubumuzla Akdamar gezisi yapmaya karar vermiştik. Bu dönemde adada bulunan badem ağaçlarının tam çiçek açma zamanıydı. Sosyal medyadan da birçok kişinin ziyaret ettiğini ve en güzel zamanının olduğunu görüyordum.

Akdamar Adası, Türkiye’nin Van ve Bitlis illeri arasında bulunan Van Gölü’nün içinde yer alan ikinci büyük adadır. Van’ın Gevaş ilçesi sınırları içerisinde yer alan bu adada Ermeniler’den kalma adaya ismini de veren Akdamar adında bir kilise bulunur. Bu kilise yılda bir kez ibadete açılıyormuş.

Adaya geçmek için Gevaş kıyılarında vapura binmiştim. Vapurun en önünde sürekli değişen hava koşullarını takip ediyor, bir taraftan da bir kaptan gibi sürekli ileriye bakıyordum. Adayı, kalabalığı ve adanın yüksek kesimlerini inceliyordum.

Adaya vardığımda ilk yaptığım şey bakış açımı geniş tutmak amacıyla en yukarı tırmanmak oldu. Kayalıklar martı doluydu ve badem ağaçlarının çiçekleri, kokusu her yanı kaplamıştı. Kendime iyi bir çekim noktası arıyordum. Yağmur ise, ha yağdı ha yağacaktı…

Yeterince yüksek bir alana çıktığıma kanaat getirdikten sonra açı aramaya başladım. Fakat bir türlü istediğim açı olmuyordu. Ya kilise kapanıyor ya da karşıdaki Artos Dağı’nı kadraja alamıyordu. Rüzgara rağmen, düşme riskini de göze alarak en yukardaki badem ağaçlarından birine tırmanmaya karar verdim.

Makinemi sırtıma astım ve ağacın kilisesi ve dağı gören bir dalını seçtim. Bir taraftan rüzgara direniyordum bir taraftan da doğru açıyı arıyordum. Küçük bir açıklıkta aradığım o açıyı görmüştüm. Her şey harika görünüyordu ama zamanım da çok azdı. Çünkü artık yağmur çiselemeye başlamıştı.

Artos Dağını, kiliseyi ve gölü aynı kadraj içine zor da olsa sığdırmayı başarmıştım. Fotoğrafı da çok kontrol etme şansım olmadan ıslanmamak için hemen aşağı indim. Yağmur etkisini artırmıştı. Islanmamak için kendimi bir yarı mağara şeklinde kaya oyuğuna atıverdim.

Yağmurun dinmesini beklerken tekrar fotoğrafı kontrol ettim ve güzel olduğuna karar verdim. Kiliseyi yakından görmek için ve çevreden bir kaç fotoğraf daha almak içime yağmurun dinmesini bekledim ve dinince de tekrar harekete geçtim.

Çiçeklerin ve manzaranın verdiği o duygu gerçekten unutulmazdı. Tekrar gitsem benzer bir fotoğraf çekebilirim fakat aynısını çekemeyeceğim ortada. Çünkü ağaç büyüdü, açı değişti, zaman değişti. Değişen bunca faktörün arasında değişmeyen tek şey ise çekilen bu fotoğraf olacaktı…