Alacabal / Erbaa / Tokat

Anadolu’nun en güzel yerlerinden birinde mis gibi kokularla güne uyanan bir çocuktum. Zamanın önemsiz, evlerin eski, kapıların bozuk olduğu, yokluğun ortasında uyanılan zorlu ama bir o kadar da huzurlu günlerdi.

Ekmek pişirilen bu Anadolu fırını, benim her sabah uyandığımda köyün camisi ve eski Anadolu evleri ile beraber kusursuz manzaramdı. Bu fırında keşik (sıra) usulüyle çeşit çeşit ekmekler pişirilirdi ve hala da pişirilmektedir. Ayrıca, bayramlarda bu fırın önü çok yoğun bir koşturmacaya sahne olur.

Bu fotoğraftaki mekan ise, hamurun kıvamına gelip, ekmek için yazılmaya başlandığı yer. Yani fırının hemen yanı başı. Ekmeği pişirmek için iki kişi yeterli oluyor. Biri hamuru yazarken, diğeri de kürek ile fırına atıp pişirme işine bakıyor.

Yeğenim Erva ve annem bu fotoğrafta başroldeler. Annem yine tüm gayretiyle işleri yetiştirme derdindeyken bizim ufaklık kendince oyun peşinde. Ayrıca kameralara alışık olan Erva, sevimliliği ile bir çok fotoğrafta bana modellik yaptı. Her bir fotoğrafında ayrı bir güzelliği var.

Bu mekanda çekim yapmak biraz zor ve riskli. Birinci risk alan çok dar. İyi bir geniş açı olması şart. İkinci risk ise zaman. Ekmeklerin yanmasını göze alamazsınız. Üçüncüsü ve en önemlisi ise, kürek yememek. 🙂 Kazara da olsa o kürek bir şekilde çarpıyor. Benden söylemesi.