Alacabal / Erbaa / Tokat

Bir Zamanlar Tütün’ün Yolculuğu

 

Tütün, bir zamanlar bizim yörenin en önemli geçim kaynaklarındandı. Erbaa tütün üretiminde ülkede öne çıkan bölgelerden biriydi.

Zamanla alınan kararlar, konan kotalar çiftçiyi büyük ölçüde etkiledi. Farklı tarım ürünlerine geçiş ve tütün üretimi azlığından ve alınan kararlar ile Erbaa’daki tekel binaları zamanla kapandı. Çok az da olsa hala tütün üretimi bu bereketli topraklarda devam ediyor.

Tütün’ün hemen hemen bir yılı kapsayan her biri zorlu olan aşamaları vardır. İlk olarak bir önceki yıldan ayrılmış olan tütün tohumları fidelik denen bölgeye kül ilave edilerek ekilir. Belirli sürelerde sulama ile fide otu alınır ve dikime hazır olana kadar bu tekrarlanır. Mayıs ayında fideler dikime hazır olunca heylere (büyük sepet) doldurulur ve dikim için bir gün öncesinden hazır edilir.

Tütün dikimi eskiden çok zordu, şimdi teknoloji ile bu daha da kolaylaştı. Sabahın erken saatlerinde tarla sahibi ev ev gezip bağıra bağıra tütün dikecek olan kadınları uyandırır ve tarlaya gidilirdi. Ekipte, dikiciler, sucu ve karık çeken olmak üzere bir sürü kişi olurdu.

Fideler tek tek el dikimi ile toprağa kavuşurdu. Parçalanan eller, ağrıyan beller ve bereketli olmasını isteyen diller akşama eve geri dönerdi. Hava iyi gittiyse ve yağışlar iyi olduysa dikilen fideler çabucak serpilmeye başlardı. Ondan sonraki aşama ise otlardan kurtarmak için yapılan çapalamaydı. Tabi ki bu da yine el işçiliği ile oluyordu. Tarla otlu ise bu iş daha da zahmetli oluyordu.

Tütün kırımı geldiğini anlamak için tütünün yapraklarına bakılırdı, hafif sarardı mı dip kırımına başlanırdı. Kırım 3 aşamadan oluşuyordu. Dip, orta ve tepe… Tepe kısmı uzarsa, bazen fazladan bir tepe kırımı daha yapılırdı. Kırım aşaması da bir o kadar zahmetliydi. Ya sabah 3’te kalmanız gerekir ya da akşam 4’ten sonra tarlaya gitmek gerekir. Kırıcı ekibi ve desteci ekibi olurdu. Sabah giderseniz tütünler daha diri olduğundan kırması ve sonradan dizmesi daha kolay oluyordu. Tabi gün doğmadığı için mecburen ya lüksler ya da traktör ışığı kullanılırdı. Akşam giderseniz kırılmayı bekleyen buruşuk tütünler sizi gıcık ediyordu.

Tütün tarlasına girdiğinizde sizi hoş olmayan bir şey bekler. Adı, zifir. Zifir dokunduğumuz yere tutunan, acı tadı olan, tütünün üzerindeki yapışkan bir sıvı diyelim. Yıkama ile kolay kolay çıkmaz. Bir de o zifirli ellerle yemek yemesi vardı. Telaştan kim neylerdi ki zifiri? Kırılan tütünler heylere yüklenir, dizilmek için evin yolu tutulurdu. Henüz zifirin bıraktığı o acı tat geçmemişken, apar topar yenilen yemekten sonra dizime geçilirdi.

Tütün diziminde iğne (büyük şiş) ve tütün ipi (gınnap) kullanılırdı. İp iğnenin arkasında bulunan deliğe geçirilir ve dizilen tütünler bu yolla ipe aktarılırdı. Genelde iplerin boyları üç kulaçtan biraz fazlaydı. Eğer tütün dizimine rast gelirseniz, size de misafir iğnesi verilirdi. Diğer iğnelerden daha büyük olup kolay kolay dolmazdı. Ayrıca tütünler iyi büyürse dizim aşamasında çok büyük rahatlıktı ama küçük olursa vay halinize.

İplere dizilen tütünler kuruması için “maa” dediğimiz alana giderdi. Yöresel olarak adı değişen bu türün kurutma alanı, tahtadan yapılan kurutma bölgeleriydi. Yetersiz zamanlarda ev duvarlarına da yatay biçimde tütünler asılırdı. Bazı kuruma alanlarının üstü tütünler daha çabuk kurusun ve yağmurdan zarar görmesin diye naylon tente ile kapatılırdı. Öğle vaktinde içeri girmek büyük cesaret isterdi çünkü aşırı derecede sıcaktı.

Belirli bir süreden sonra kuruyan tütünler tavını alınca sabahtan toplanırdı. Tavını alması tabiri tütünün ufanmaması için yumuşak hale gelmesidir. Bu da sabahın en erken saatleridir. Kangal dediğimiz şekil de, tütün dizininin toplu hali diyelim, ev ya da ahır çatılarına asılırdı.

Aylar süren dizim ve kurutma aşamasından sonra kangal haline gelen tütünler bir diğer aşama için bir süre bekletilirdi. Sonbahar sonuna doğru artık balya aşamasına geçilirdi. Özel tasarlanmış sandıklarda balyalama işlemi yapılırdı. Bu işleme tonga diyenler de vardı. İp dizinleri detaylı bir temizlik aşamasından geçerdi. Aralarında kötü, yırtık olan tütünler ayıklanırdı. Bir metrelik kesilen ve ayıklanan bu ipler balya dediğimiz o ahşap kutu içine basılırdı. Daha sıkı olması için üzerine bir tahta konur ve çiğnenirdi.

Balyalama aşaması artık son aşamaydı. Tütünler küflenmesin diye korunaklı ve nemsiz bir alanda muhafaza edilirdi. Tüccar köye gelir ve tütünleri kontrol ederdi. Benekli tütünler her daim daha iyi para ederdi. Parayı aldığımızda artık fide dikim zamanı tekrar gelirdi. Sizin anlayacağınız hemen hemen 1 yıl süren yorucu bir süreçti.

Bu fotoğraf, kendi köyüm Tokat’ın Erbaa ilçesine bağlı Alacabal’dan. Annemin, kardeşlerimin ve köyümüzün kadınlarının emeklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Gelişen teknoloji ve aletler tütün üretimini kolaylaştırsa da tütün üretimi çok büyük bir emek gerektiren uğraş olmaya devam etmektedir.