Alacabal / Erbaa / Tokat

Köyümdeyiz. Beşikten eşiğe, zamanın sonsuzluk döngüsündeyiz. Yaşanılan anılar, acılar ve onca geride bıraktığımız hatıralar. Belki de hepsi bu kapı eşiğine sıkışıp kalmıştır. Bir gıcırtı ile hatırlatıyor gibi kendini.

Kapının hemen sol üstündeki tokmak, binlerce kez çaldı belki de. Bazen heyecanla çaldı, bazen de sakince. Şimdi ise elini süren kimsecikler yok. Toz, hepsine nispet yapar derecede yer edinmiş.

Bir yana cızlavatlarını çıkarmış, eline şişlerini almış çorap örüyor Elif Abu. Bir yandan benimle dertleşiyor, bir yanda da yumaktan ip eksildikçe güzel bir eser çıkarıyor ortaya. Hemen sol köşede küçük bir yaramaz, kendine yakışan şirinlikle nesilden nesile bir kompozisyonu tamamlıyor.

Kapının arkasında ise bir hayat gizli. Eski evlerin ilk girişine “hayat” deriz biz. Eşikten öncesi dünya, sonrası hayat. Zamanın tanığı gibi, bir dünyadan diğerine geçiş sanki. Ya da Bir Zamanlar Anadolu’da yaşananların tam tasviri.